BIR GUN HERKES 15 DAKIKALIGINA BURAYA MOTTO YAZACAK /JUNE 2010

"fenomensin lan sen!"

31 Mart 2010 Çarşamba

Corazón Partio

Balik oldugunu suya girdiginde anlayan ulvi;

dedim ki gun guzel baslasin, soyle hafiften latino tadinda yudumlayalim kahvelerimizi olmaz mi?

bu arkadas kim derseniz shakira nin la tortura sarkisinda duet yaptigi sahis, benzetmek gibi olmasin İspanya nin tarkan'i (sonu benzemesin haci, ne o oyle beyoglu karakolunda ifade vermeler felan) (yirtinan genc kiz efekti:tarkaaaaaan!)

bak haci bi sende degil ki gonul yarasi, adama ne sarkilar yazdirmis, yarim yamalak ispanyolcamla bi ara tercume ederim sana :) Sen de artik bu ask acisiyla horon teper durursun diğmi?



*http://www.youtube.com/watch?v=7djosnxbYFA

29 Mart 2010 Pazartesi

Duru

evet yokum son bi kac gundur, yani evime bile gidemedim, hayir hayir merak etmeyin ( ama her serrin ardinda bir hayir, her hayirin ardinda ise bir ser vardir derler)

Cuma sabahi 08:53 te 3320 gr agirliginda, 50 cm boyunda ikinci yegenim dunyaya geldi. DURU bebek, ailemize hosgeldin. İlk yegenimin dogumunda bulunamamistim fakat bunu kacirmadim. Sanirim dunyada boylesine guzel baska bir duygu yok: yeni dogmus bir bebegi kucaklamak ve koklamak

Bahtin acik olsun bebegim, mutlu ve ozgur ol!



* Konsept geregi TOTO videosu koydum fakata sadece rahatlatici muzik ve vokali icin yoksa DURU bebegim sana olan sevgim sonsuz!

25 Mart 2010 Perşembe

TOTO-loji

Trabzona gideruken sari-lavicert forma giyen ulvi;

bazen dusunuyorum daa  [hakki devrim mode on:](yanniz bu da  ya dahi anlaminda mi da dedim di tam oturtamadim) totoloji olmadan nasil yasariz biz ! Burasi totolojinin merkezi degil mi ?

evet oyle, erman torroğğlu nun dedigi gibi: "totoloji değil babasi babasi"

peki totoloji kavramini pekistirmek icin ne yapmali: beyn ve ağz jimnastigi. Bunun icin su yol izlenebilir gunde 3 kere yemeklerden sonra TOTO dan bir parca dinlenip yavas ve yumusak ağiz hareketleriyle sarkiya eslik edilir (karaoke mod on)

ornek vermek gerekirse :

Georgy Porgy
Puddin' Pie
Kissed the girls and made them cry!



* http://www.youtube.com/watch?v=uV4yjWP2FGM

*haci bu blogun favori grubu TOTO dur ve payidar kalacaktir, öhm!


*bi de sarkiya uygun olsun diye fontu Georgia sectim klas oldu...

24 Mart 2010 Çarşamba

yeşilçam çogzel bişey bence.. holivuğd gibi

selams

çok ara verdik di mi bu ara? "heeevveeeeeğğtt" dediğinizi duyar gibiyim. tamam bağırmayın geldik.. bir yoğun oldum bir sıkıntı bastı öyle geliyorlar gidiyorlar arada.

dün gece de tam sıkılayazıyodum ki alle'nin tivitiyle açtım tv'yi geçtim yeşilçam ödüllerinin başına.. evet böyle televizyon kapalı bilgisayar kapalı oturuyodum bildiğin.. şu ödül törenlerine bayılıyorum. ama yeşilçam'a gereken özeni göstermemişim.. oscar için günler öncesinden biyolojik saatimi sınayan ben, yeşilçam ödüllerinin yarısından başladım izlemeye..


gerçi yine alle'nin dediği gibi tören organizasyonu bir hayli zayıftı hacı..

beni enbe'nin karşıladı önce. meğer süper bir fikirle "en iyi film müziği" ödülüne aday olan müzikleri enbe orkestrası çalıyormuş sırayla.. abi neden yea! neden enbe çalıyor ki! bırakın abi adamlar kendileri gibi çalsın..

zaten en iyi müzik ödülünü "vavien"le alan atilla özdemiroğlu'nun dünyanın en kötü ödül konuşmasını yaptığı sırada da anlaşıldı ki enbe adaylardan birini farklı bi heriften çalmış. diğer aday erkan oğur'un değilmiymiş neymiş pek anlamadım atilla'nın konuşmasından ama işte oldu bi'şeyler. atilla çok farklı adam valla. yakından dinleme fırsatım olmuştu bi ara. 2-3 saat kadar film müziklerini anlatmıştı da hayran olmuştum. kafasında bi çok şey dolaşıyor belli oluyordu hemen.. ama dün gece cidden saçmaladı..

neyse gel zaman git zaman (çok komik lan bu geçiştirme sözü) bi baktım herkese ödül veriyolarlar neredeyse.. ulan bak yine hemen etiketlemeyeyim (işte yazımı zor kelime), biraz destek olayım naçizane diyorum ama herkesi memnun etmeye çalışan ödül törenlerinden nefret ediyorum.. sinema eleştirmenlerine baksan yok öyle bi'şey. bir film çok ödül aldı diye hakettiği baka bir kategoriyi de es geçip diğer adaylara ödül verilmiyor diyorlar ama asıl yok böyle bi'şey.. şöyle "geceye damgasını vuran" bir filmimiz malesef olamıyor. çünkü diğerleri küser..

neyse nispeten düzelttiler sona doğru.. "ulan 2500 kişi oyluyor bunu, nasıl şike yapılsın" dediğinizi duyar gibiyim. yahu iki dakika bağırmadan konuşamaz mısınız siz kuzum! tamam da kim ulan bu 2500 kişi.. 28 yaşıma geldim, hala ne bir anket sorusu denk geldi, ne bir araştırma grubuna aldılar ne de oylamaya katılabildik.. kimsiniz olm siz? nerde yaşıyorsunuz ne yiyor ne içiyorsunuz?


neyse.
en iyi görüntü yönetimini "hayat var" vermeyen ödül törenine kızmamak elde mi lan! erman toroğlu'nun bi lafı vardır "penaltı değil babası babası" der, heh işte öyle. görüntü yönetimi değil babası babası ulan. yazık.. "hayat var" en iyi yönetmeni aldı. en iyi genç yetenek de bu filmdeki rolüyle elit işcan'a verildi.. elit, törenden sonra çapkın can dündar'ın programına katıldı ve nasıl aklı başında konuştu, valla aferin annem.. bence "hayat var" en iyi ses ödülünü de almalıydı ve en iyi şarkı ödülünü de.. orhan gencebay'ın aklım takıldı'sı bence gayet uygun. ama ne yazık ki bu iki dal yeşilçam ödüllerinde yok. önümüzdeki törenlere bakıcaz artık.

en iyi film nefes'e gitti. haketmediler demeye kıyamıyorum ama daha iyisi varken bence hakedene verselerdi iyi olurdu.. yalnız "nefes" süper film bence. yönetmeni levent semerci
en iyi ilk film ödülünü hakederek aldı. o nasıl kameraydı kardeşim öyle.. başrol mete horozoğlu da müthişti bence. verselersi adama keşke. mert fırat da iyiymiş ama ben izleyemesem de çok sevmişler, o yüzden bok atmak istemiyorum..

*bence binnur kaya, engin günaydın'ın eltisi.. ikisi çok benzer konuşamıyor.

engin günaydın senaryo ödülünü aldı,binnur kaya da en iyi kadın'ı aldı vavien'le.. felan filan..

daha üçüncüsü yapıldı yeşilçam ödüllerinin,ilerde çok daha iyi olacaktır.

ödüllerin tam ve sıralı listesi yarın gazeteniz akşam'da dermişim, yok lan yok, aşağıda hemen, buyrun:

EN İYİ FİLM: Nefes: Vatan Sağ Olsun

EN İYİ YÖNETMEN: Reha Erdem-Hayat Var

EN İYİ KADIN OYUNCU: Binnur Kaya-Vavien

EN İYİ ERKEK OYUNCU: Mert Fırat-Başka Dilde Aşk

EN İYİ YARDIMCI ERKEK OYUNCU: Cemal Toktaş-Güneşi Gördüm

EN İYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU: Derya Alabora-Pandora'nın Kutusu

EN İYİ GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ: Soykut Turan-Güneşi Gördüm

EN İYİ SENARYO: Engin Günaydın-Vavien

EN İYİ MÜZİK: Atilla Özdemiroğlu-Vavien

EN İYİ GENÇ YETENEK: Elit İşcan- Hayat Var

TURKCELL İLK FİLM ÖDÜLÜ: Nefes: Vatan Sağolsun-Levent Semerci

19 Mart 2010 Cuma

I'm too sexy for this blog!

Karni zil calinca tenefuse cikan ulvi!

bazen dusunuyorum da soyle fred gibi kasli kollarim olsa (gerci kollarim yeteri kadar kasli zira zamaninda lisansli eskrim sporcusu olmamdan kaynakli, ah genclik yillarim) ama gay olmadan, ya da klipteki gibi bir bas gitrarim olsa bom bom bom calsam ama gay olmadan

fena olmazdi degil mi ?


Yanniz 17 mart ta doganlarin kronik bir problemi var haci; maymun istahliyiz. Bir is bitmeden bir digeri bir seyi isterken daha o istek sonmeden bir baskasi. Bazilari bunu dengesizlik olarak gorurler (tecrubeyle sabit , beni bu konuda anlayan biri henuz cikmadi) ama bence bu zenginlik.

 Vay arkadas ya bi dusunsenize gokkusagi neden bu kadar guzel? (olm gokkusaginin altindan gecenler de gay oluyodu di mi ?) neden bu kadar guzel bi dusun...

uff, uzattim neyse


I'm too sexy for this blog, yeah it hurts :P


Right Said Fred - I'm Too Sexy
Uploaded by hushhush112. - Music videos, artist interviews, concerts and more.

17 Mart 2010 Çarşamba

Bu Bir Blog Kaydidir!

Bu blog 17 Mart dogumlu iki delikanli tarafindan neşredilmektedir, kabul etmeyen, oy birligiyle kabul edilmistir.

Gerçi bi zamanlar nufusumuz 3 idi, ama ne yapalim, o yuregimizde yasiyor. Yazilarimizda kendisini ruhunu yasatmaya devam edecegiz.

Gelen cagrilar karsisinda daha fazla karşı koyamadim canim kardesimi


Sunuda eklemekte yarar var:

Bu blog dogal gidalarla beslenip yapmacik hareketler yapmayan bir blogtur

Bu blog din işleriyle devlet işlerini birbirinden ayiran bir blogtur.

Bi de "Totoloji bizim isimiz since 1979"

kardesim nice mutlu yillara

senle ben Cevo ile Ulvi gibi olacagiz...

15 Mart 2010 Pazartesi

bekliyorum mütemadiyen

kaç gündür müzik market, grossmarket ve tüm seçkin kitabevlerinin yollarını aşındırmaktan, yurdumun bilmumum sözde müzik market yetkilileri ile polemiğe girmekten bıktım usandım ulan..

*bi güneri civaoğlu olsun, bi bono olsun, bunnnar hep kardeş

feridun bak severim sayarım ama güzel kardeşim.. elinde sallayıp sallayıp niye çıkarmıyorsun şu albümü!! bir elinle içki koyup diğer elinle ama içmee zararlıı diyen insandan ne farkın kalıyor.. bak lütfen diyorum..

hadi bak gün içersinde ver güzel haberi.
aşkın derin paslarına birlikte koşalım tımam mıığ !

öptm kib bye
okanitto

10 Mart 2010 Çarşamba

fall, valla güzel filim


sevgilisi tarafından aldatılan ve sette bir kaza geçirdiği için hastanede olan figüran roy'un, kolunu kırdığı için hastanede olan küçük alexandria'ya zalim vali odious'u öldürme planları yapan beş adamın hikayesini anlattığı bir intikam filmi.. bir "düşüş" hikayesi

kurguya mı hikayeye mi görüntü yönetimine mi yoksa oyunculuklara mı en şahane desem bilemedim ama eee galiba beni en çok etkileyen görüntülerin filmde bahsi geçtiği gibi destansı oluşuydu.


bir iki söze takıldım.

öncelikle "bir insan yüzünü gizlerse gönlünde ne yattığını göstermez" dendi filmde.. al sana maske takan insanların içten pazarlığını anlatan gayet totolojik bir cümle.. çıkarın maskeleri hacı, hanginiz iyi hanginiz kötü bilelim dosdoğrusundan.. hadi lan. ben mi ? ben ne çıkarcam önce siz :P


bir de film şunu diyor: "eğer bir şeyin olmasını istiyorsan, kendin yapmalısın" ben bu cümleyi alır gömleğimin sol üst cebine koyar ve hayatım boyunca kişisel gelişirim arkadaş. cidden.

işte böyle.
belki de bu film hakkında yazılmış en kötü yazının sonuna geldik..

hadi öptm kib bye
okanitto

7 Mart 2010 Pazar

"yarın çok eğlenicez"



-büyükbaba ben kaybeden olmak istemiyorum
-bi dakka bi dakkaa sen kaybeden değilsin. olamazsın. kaybeden, kaybetmekten korkup denemeyendir. sen deniyorsun.. yarın çok eğlenicez

nasıl çeviri ama :)
inanın olm yarın çok eğlenicez..

küçük günışıklarımın hepsini öptm kib bye
okanitto

5 Mart 2010 Cuma

izlemeden yorum yapan oky

evet daha önce hislerim kuvvetlidir demiştim :)) kimini izledim kimi hakkında da okudum yaladım yuttum işte.. neyse ne hacı. işte tahmin ediyoruz dur hemen "ulan daha izlemeden ahkam kesiyosun" deme. hem ahkam kesmiyorum ben, ahkam defteri başka bi yerdi.



a single man'de colin firth'ü izlemediğim için üzgünüm ama izlesem de crazy heart'ta bayıla bayıla izlediğim jeff'ciğime vermezler şimdiden peşin peşin söyliyim: allah belanı versin akademi.. bi de precious'daki gücü hissediyorum darth vader'ın luke skywalker'ı görmeden hissettiği gibi..

lütfen meryl streep'e vermesinler lütfen.

a serious man'le coen'lere yazık olacak.

bigelow'a da bi kaç teknik ödül yeter, elinin hamuruyla çok bile..

pazar gecesi herkesi twitter'a bekliyorum.. böyle şakalar komiklikler sabahlıcaz, organize olun.


en iyi film
the hurt locker/ölümcül tuzak
avatar
an education
district 9/ yasak bölge 9
the blind side
inglourious basterds/ soysuzlar çetesi
a serious man
up/ yukarı bak
up in the air/ aklı havada
precious: based on the novel push by sapphire


en iyi yönetmen

james cameron (avatar)
kathryn bigelow (the hurt locker)
quentin tarantino (inglourious basterds)
lee daniels (preciosus)
jason bateman (up in the air)


en iyi erkek oyuncu

jeff bridges (crazy heart)
george clooney (up in the air)
colin firth (a single man)
morgan freeman (invictus)
jeremy renner (the hurt locker)


en iyi kadın oyuncu

sandra bullock (the blind side)
helen mirren (the last station)
carey mulligan (an education)
gabourey sidibe (precious)
meryl streep (julia & julia)


en iyi yardımcı erkek oyuncu

matt damon (invitus)
woody harrelson (the messenger)
christopher plummer (the last station)
stanley tucci (the lovely bones)
christoph waltz (inglourious basterds)


en iyi yardımcı kadın oyuncu

penelope cruz (nine)
vera farmiga (up in the air)
maggie gyllenhaal (crazy heart)
anna kendrick (up in the air)
mo'nique (precious)


en iyi orijinal senaryo
the hurt locker (mark boal)
inglourious basterds (quentin tarantino)
the messenger (alessandro camon ve oren moverman)
a serious man (joel coen ve ethan coen)
up (bob petersan, pete docter)


en iyi görüntü yönetmeni
avatar
harry potter and the half-blood prince
the hurt locker
inglourious basterds
the white ribbon


en iyi montaj
avatar
district 9
the hurt locker
inglourious basterds
precious: based on the novel 'push' by sapphire


en iyi müzik
avatar
fantastic mr. fox
the hurt locker
sherlock holmes
up

en iyi şarkı
almost there - randy newman (the princess and the frog)
down in new orleans - randy newman (the princess and the frog)
loin de paname - reinhardt wagner, frank thomas (paris 36)
take it all - maury yeston (nine)
the weary kind - ryan bingham ve bone burnett (crazy heart)


en iyi ses
avatar
the hurt locker
inglourious basterds
star trek
up


en iyi görsel efekt
avatar
district 9
star trek

4 Mart 2010 Perşembe

iş bu yazı bir "mutfakta zıplama" yazısıdır

[evet blog aleminin en misafirperver mutfağı iftiharla takdim eder efenim.. pek şukela mor menekşecim teveccüh etti. pek de bi zıplayarak yaptı bunu ve beni zıplattı.. kendisini zıp zıp zıplarken yakaladık magazinliğiyle bitirirken "dan" kim diye sorarsanız o da benim :) mor'cum bana böyle der.. hazır mısın zıplamaya ey okur hişşş sana diyorum başlıyoruz ]

Pek sevgili dancimla düsündük tasindik,ve mutfakta ziplamamin gerektigine karar verdik. Yalniz ben acilisi owl city’nin odasinda ziplayarak yapacagim. Genc adam,kendisini ordan kurtarmami istiyor ama,, orda olmasaydin böyle süpersonik bi sarki ve klip cikmazdi adamim, diyorum kendisine nacizane. Bana söyle karsilik veriyor ;“ everyting is never as it seems.“ Peki diyorum. Su robot göz kirpiyor, beni dansa kaldiracak saniyorum. Hic de anlamam ya danstan,ispanyollar olmali senin icin belki herhangi bir tony gatlif filminde,hatta evet vengo’da naci en Alamo ile cok güzel dans edebilirler seninle yavrum. Zaten ben hep kavalyemin ayagina basiyorum.

Bi yerlerden piyano sesleri geliyor, oturma odasina dogru yol aliyorum. Lisa Ekdahl’in sesi ile seke seke kapinin girisinde duruyorum. Kendisinin de benden farkli bir hali yok, tak etmis canina “ now or never” diyor ses tellerini titrete titrete..


Lisa Ekdahl (Now or never)


biraz daha burda durursam, güzel bir gülümseme isteyecek benden. Oysa benim bugünlerde kimsenin gönlünü yapasim yok. Bir akintiya kapilip giderken ne de cok eminim tutunacak dallarimin olduguna..nasil olsa vardir cikacak bir kiyi diye,gözüm kapali birakiyorum kendimi akintiya,sanirim ben hayata fazla güveniyorum. Derkeen,icerden zirlak bir kiz bagiriyor “why would I carry such a weight on my shoulders?” ah be kizim,bu sorunun sorumlusu cevabini bilse, odun degil ya,sana tasitir mi hic!


THE DO - ON MY SHOULDERS / OFFICIAL VIDEO
Yükleyen thedoband. - Diğer müzik videolarına göz atın.


bu kiz bir tttss’a bircok küfür sigdirabiliyor bence, ama kibarligindan ses etmiyor,ben öyle gördüm. Evet bu sesler bahceden geliyordu,deli dana gibi dönüp duruyordu bunu söyleyen kiz,adami da pesinde,ben pencereden onlari seyrederken basim döndü. Iceri gectim. Hedefim mutfak ama bir türlü varamiyorum,aklim gibi bu ev de pek karisik,cok fazla ses var,serde merak da var,dinlemeden gecemiyorum.

Pencereyi kapatiyorum. Aglak kizlar, trip atarken bir yandan gülümseyebiliyorlar,adamlari göremiyor ama ben biliyorum. Hemcinsim,o kadar da olsun dimi. Neyse,ben simdi roket olup ucayim darken "oi va voi" sesleri ile senleniyor gönüller. oi va voi ibranice de aman Tanrimm.!! gibi bir anlam iceriyor.Bir kosu gidip bakiyorum,dogru mu duydum! Gercekten de holde,”ladino song” icraa ediyorlar. Amaniinn..


Oi Va Voi - Everytime
Yükleyen ambiru. - Yüksek çözünürlüklü video keyfini yaşayın!


asiri tüketmeden kaynakli hazimsizliga ugrayabilecegimden,baska bir sarkiyla karsiliyorlar beni. Böyle de düsünürler,böyle de sirin seylerdir. Ladino’nun yerini tutmaz,ama *ne hissedersen hisset,haleti ruhiye’nin karsiladigi kadardir dinlediklerin mantalitesinden disari cikmamak adina “Every tear in your eye ,is a drop in my mind as I know that you love” diyorlar. Sagolsunlar,varolsunlar,beni nasil da iyi taniyor keratalar.(*totoloji yaptim Dan usta,tutu mu?)

Avcuma baktigimda iki arti iki esittir bes var o halde radiohead mi dinlemeliyiz,ama hayir. Mutfakta ziplamak dedik,kafamizi sallayip ucalim demedik. Ayrica ben bugünlerde kelebeklerin ucusundan baska bir sey göremiyorum etrafta. Onlarda seri üretim makbul herhalde,üc günlük ömür bu kadar uzun olmamali. Bir yerlerden rufus wainwright cigarets and cholote milks diyor amma velakin,benim canim dedim ya ziplamak istiyor. Tam da o sirada bir avea reklami isitiyor kulagim,yüzüm burusuyor gibi olsa da,rebel moves bence bu isi iyi kiviriyor.önümdeki kapi mutfaga aciliyor olmali,cünkü bu duyuracagim son sarki.. amanin da amanin kim gelmis eski sevgilim gelmis,sütü sicak icmis belli gezmis görmüs eglenmis minvalinde bir sarkiyla kapanis yapmak bizim kitabimizda yazmaz. Ama yapabilirim de,mutfak sonucta,süt falan,uyar da. Ama hic bana bakma oglan sen kendine yuvarlan demek istiyorum suanda. Bu nadide eserlerimizi de andiktan ve grup hepsi kizlarimiza da selam caktiktan sonra,”oh be hadi be vay be yürü be,ben bir masa olsaydim,oh be hadi be vay be yürü be,daha ise yarardim” sarkimizla kapanisi yapiyorum. benden artik bu kadar,oh be diyen rahatlar efendim,evet.


Rebel Moves - Oh Be

Simdi dan’i pek cok sevenler; oh bee

Simdi madem mutfak,dan dereotu yesin diyenleer ; oh bee

Simdi dan yazi yazmadan duramasin diyenler; oh bee

Simdi dan’dan inleyen nagmeler’Ii dinlemek isteyenler; oh-ha ..

Simdii son kez benimle mutfakta ziplamak isteyenleeer;siz cok yasayin emii..

3 Mart 2010 Çarşamba

çok serious man

"başınıza gelen her şeyi sadelikle karşılayın" rashi


bu sözlerle başlıyor "a serious man". naapcakmışız sadelikle karşılayacakmışız.

mesela neyi: karımın sevgilisi olmasını.
mesela neyi: oğlumun küçük keş bi piç olmasını.
mesela neyi: öğrencilerimin rüşvet teklif edip ardından şantaj yapmasını.
mesela neyi: etrafımdakilerin birer birer ölmesini.
mesela neyi: manyak bir hahamın anlattığı dünyanın en saçma dişçi hikayesini.


başlarda biraz "evet tamam bu normal" yada "bu gayet normal" yahut "ok buna da tamam" yada "bak bu olabilir hee" desem de yok hacı. baştan sona absürd. baştan sona kapkara bir komedi daha. coen'ler hakkında keşke farklı bir şey söyleyebilsedim ama yok.


film damak tadıma göreydi.
filmde olmasa da siz yine "her şeyi sadelikle" karşılamayı deneyin derim.

çünkü yarın çok eğlenicez

öptm kib bye
sade okanito